Başkanımızın mesajı
İnsanın toplumsal hayattaki en önemli vazifelerinin başında, diğer insanlarla hemhâl olarak onları içselleştirmek ve bu sûretle toplumsal bütünlüğe katkıda bulunmak gelir. Toplumsal bütünlüğün tesisi, insanların zihnî ve kalbî huzuru ve saadeti için elzemdir. Daha insanî bir hayat, bu bütünlüğün sağlanmasıyla mümkün olabilir.
Bugün yaşamakta olduğumuz modern kent hayatı, bu bütünlüğü zorlaştıran ve toplumsal memnuniyeti tehdit eden bir yapıya bürünmüştür. Kent, belli bir sahada yerleşmiş, çok nüfuslu mürekkep bir cemiyettir. Modern kent; kişiler, komşular ve dostlar arasında kurulan geleneksel, sağlam, samimi bağlara dayalı olan ve kişinin kendi toplumsal konumuna ilişkin açık bir fikir sahibi olmasına izin veren daha yakın ilişkilerin zayıfladığı bir deneyimi temsil etmektedir. Nitekim bütünlüğün yerini görece parçalanmışlık ve yabancılaşma almıştır. Dolayısıyla modern kent, insanların birbirine yabancılaşması, birbirinden uzaklaşarak yalnızlaşması tehlikesini bünyesinde barındırmaktadır.
Söz konusu deneyim, ülkemizde de özellikle 1970'li yıllardan itibaren artan kentleşme süreci ve kentsel göç dalgalarıyla, daha yoğun bir şekilde kendini göstermiştir. Anadolu'da, dikkat çekici bir kentleşme süreci yaşanmıştır. Öte yandan, başta İstanbul olmak üzere, çok geniş bir yelpazede çalışma fırsatlarının mevcut olduğu büyük şehirlere ciddi boyutlarda göç olmuştur. Kentleşme ve göç ile daha yoğun ve bir o kadar da karmaşık bir toplumsal yapıya bürünen kentler, ferdlerin toplumsallaşma sürecini olumsuz yönde etkileyerek uyum sağlamalarını güçleştirmiştir.
Bu durumda, kentlerde yaşama tutunmaya çalışanlar, anonim bir kitle içinde kendilerine yakın buldukları alt kültür gruplarına katılmaya meyletmişlerdir. Araştırmacılar, kentlerde yaşayan insanların kendileriyle aynı ardalana ya da ilgilere sahip başka insanlarla işbirliği yaparak yerel bağlantılar kurabildiklerine dikkat çekmektedir. Bu bağlantılar, atomize olan ferdlerin yeniden beraberlik kurarak toplumsal dayanışmayı, paylaşımı ve bütünlüğü sağlayabilecekleri örgütlenmelere kapı aralamıştır.
Merkezi İstanbul Beyoğlu'nda bulunan Ünyeliler Derneği(ÜNDER), ülkemizin geçirdiği bu toplumsal dönüşüm zemininde, yukarıda bahsedilen hassasiyetlerin gözetilmesi gayretinin bir neticesi olarak ve sivil bir örgütlenme olarak 1997 yılında teşekkül etmiştir.
ÜNDER, başta İstanbul'daki hemşehrilerimizin bir araya gelmesine yardımcı olacak marka bir sivil toplum örgütü olmasının yanı sıra; yerel, millî boyutlarda maddi ve manevi kültürel değerlerimizi muhafaza etmek çabasında olan, aynı zamanda bu değerlere yaptığı faaliyetlerle katkıda bulunmayı misyon edinen, entelektüel kaygılar gözeten, nitelikli, şuurlu, diğergâm, duyarlı ve gayretkeş ferdlerin mevcut olduğu gönüllü bir kuruluştur. Bu doğrultuda niyetimiz ve maksadımız; özelde Ünye'mize ve hemşehrilerimize her düzeyde gönüllü bir hizmet ve katkı sunmaya çalışmaktır. Bununla birlikte, daha genel kapsamda; millî ve küresel dinamiklere dâir farkındalıkla ve millî iradenin tezahürü istikametinde, insanımıza, toplumumuza ve kültürümüze de katkıda bulunabilmektir.
ÜNDER, insanın var olduğu birçok alanda, insana dâir hassasiyetlerin ve hususiyetlerin ihya edilmesinin ve geliştirilmesinin yollarını açmaya adanmış bir çabanın karşılığıdır. Unutmamak gerekir ki; dünya hayatının bütün zorluklarına ve bu zorlukların sebep olduğu karşıtlıklara rağmen, hayatı hep daha iyiye, daha doğruya ve daha güzele yaklaştıracağını ümid ettiğimiz bu çaba, hiç şüphesiz, esaslı bir insanlık vazifemizdir.
Selam, saygı ve muhabbetlerimle...
İsa Gümüş
ÜNDER Yönetim Kurulu Başkanı